BÖBREK NAKLİ
Ne zaman böbrek nakli yapılır?
Son dönem böbrek hastalarında böbreğin süzme işlevi kreatinin temizlenme oranı için 30 ml/dakika’nın altına indiğinde uygulanacak tedavi seçeneklerinin hasta, hekim ve aile ile konuşulması ve uygulanacak tedavi yöntemine karar verilmesi önerilir. Uygulanacak tedavi yöntemleri hemodiyaliz, periton diyalizi ve böbrek nakli olmak üzere üç seçenekten oluşur.
Bu tedaviler genellikle böbreğin süzme oranı 15ml/dakikanın altına indiğinde başlanır. Ancak tedaviye başlangıç zamanlaması hastanın durumuna ve altta yatan hastalığına göre(şeker hastalarında daha erken olabilir) değişebilir.
Bu tedavilerden dünyada en yaygın olanı hemodiyalizdir. Ülkemizde de son dönem böbrek hastalarının tedavisinde en sık kullanılan yöntem hemodiyalizdir.
Böbrek nakli yapılabilmesi için hastanın mutlaka hemodiyaliz tedavisine başlamış olması gerekmez. Son yıllarda giderek daha fazla hastada diyaliz tedavilerine başlamaksızın böbrek nakli yapılmaktadır. “Preemptive”(önleyici) böbrek nakli adı verilen bu uygulama ancak sınırlı sayıda hastada mümkün olabilmektedir.
Ülkemizde son yıllarda beyin ölümü gelişen kişilerden yapılan organ nakli sayısı artmış olmasına rağmen hala nakillerin önemli bir kısmı canlı vericilerden yapılmaktadır. Bu oran Batı ülkelerinde ters olup, daha fazla kadavradan nakil yapılmaktadır. Umuyoruz ki toplumun bu konuda daha fazla bilgilendirilmesi ile bizim ülkemizde de kadavradan yapılacak organ nakillerinin artması sağlanacaktır.
Niçin böbrek nakli?
Diyaliz teknolojisindeki gelişmeler ile hem daha iyi diyaliz yapılmaya başlanmış hem de tüm dünyada giderek artan sayıda hastaya diyaliz uygulanmaya başlamıştır. Diyaliz teknolojisinde meydana gelen değişiklikler yanı sıra kansızlığın (eritropotein), ve diğer sorunların takip ve tedavisindeki gelişmeler, hem yaşam kalitesini düzeltmiş hem de kan nakli sayısında anlamlı azalmaya neden olmuştur. Yine periton diyalizi hastalarında da enfeksiyonu azaltmaya yönelik geliştirilen sistemler oldukça başarılı olmuştur. Tüm bu teknolojik gelişmeler, hastaların yaşam kalitesinde ve süresinde artmaya neden olmasına rağmen devam eden üremik ortamın neden olduğu sorunlar (kalp, akciğer, mide –barsak sistemleri, psikolojik, cinsel sorunlar), diyaliz tedavisi için geçirilen zaman, hastalığa bağlı azalmış ekonomik güç gibi nedenlerle hala bu hastalık için ideal tedavi yönteminin diyaliz olmasını sınırlamaktadır. Organ nakli yapıldıktan sonra bağımlığın azalması, üremik ortamın ortadan kalkması hem hastanın sağlık durumunun hem de sosyal ve ekonomik durumunun düzelmesine, yaşam kalitesinde artışa neden olmaktadır. Bu nedenlerle tüm dünyada amaç daha fazla hastaya organ nakli yapılabilmesini sağlamaktır. Ancak organ nakli olamayan hastalar da uzun yıllar, teknolojik gelişmelerle giderek artan kalitede yaşamlarını sürdürebilirler.
Kimlerden organ alınır?
Günümüzde böbrek nakli için iki kaynak; beyin ölümü olan kişiler (kadavra) ve canlı vericilerdir. Ülkemizde sayısal olarak üstünlük canlı vericilerden yapılan nakillerdedir. Ancak ülkemizde de amaçlanan kadavradan yapılan nakillerin sayısının arttırılmasıdır.
Ülkemizde yasal olarak dördüncü derecede akrabalara kadar organ nakline izin verilmektedir. Ülkemizde akraba olmayan kişilerden yapılacak organ nakillerine organ ticaretini engellemek için sınırlamalar getirilmiştir. Akraba olmayan canlı vericilerden organ nakli ancak, bölgesel kurulan etik kurulların izni alındıktan sonra mümkündür.
Kadavradan organ bağışının yetersiz oluşunda yetersiz tıbbi bilgi bazen de dini inanışlar engel olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak bu konuda Din işleri yüksek kurulunun 03.03.1980 tarihli kararında :
Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde, organ ve doku nakli konusunda sarih bir hüküm bulunmamaktadır. İlk müçtehit ve fakihler de, kendi devirlerinde böyle bir mesele söz konusu olmadığı için, bu ameliyyenin hükmünü geniş şekilde açıklamamışlardır. Ancak dinimizde, Kitap ve Sünnet’in delaletlerinden çıkarılmış umumî hükümler ve kaideler de vardır. Kitap ve Sünnet'te açık hükmü bulunmayan ve her devirde karşılaşılan yeni yeni meselelerin hükümleri, İslâm fakihleri tarafından bu umumî kaideler ile hükmü bilinen benzer meselelere kıyas edilerek çıkarılmış, hiçbir mesele cevapsız bırakılmamıştır. Organ ve doku nakli konusunda hükmünü tayinde de aynı yola baş vurulması uygun olacaktır.
Bilindiği üzere, insan mükerrem bir varlıktır. Mahlukatı içinde Allah onu mümtaz kılmıştır. Bu itibarla normal durumlarda ölü ve diri kimselerden alınan parça ve organlardan faydalanılması, insanın hürmet ve kerametine aykırı görüldüğünden, İslam fakihlerince caiz görülmemiştir. Ancak, zaruret durumunda, zaruretin mahiyet ve miktarına göre bu hüküm değişmektedir.
Nitekim dinimiz, bir kısım fiil ve davranışları yasak kılmış, Kitap ve Sünnet bunları tespit etmiştir. Sözgelimi murdar hayvan (meyte), kan, domuz eti, şarap... vb. şeylerin yenilip içilmesi, alınıp satılması, ilaç olarak kullanılması haram kılınmıştır. Ancak zaruret halinde bunlardan zaruret miktarında (ölmeyecek kadar) yenilip içilmesinin (el-Bakara, 173; el-Maide, 3; el-En’am, 119) meşru olduğu beyan buyrulmuştur.
Söz konusu ayet-i celilelerden, İslâm fakihleri, zaruretlerin bir ölçüde dinen yasaklanmış şeyleri mübah kıldığı ve zaruret halinde sadece ayet-i kerimelerde beyan edilen yasakların değil, zaruret halinin giderilmesi için yapılması zorunlu ve başka bir çare olmayan bütün yasakların zaruret miktarınca işlenmesinin caiz ve mübah olduğu sonucuna varmışlardır.
O halde, ölmüş kimselerden tedavi maksadıyla organ ve doku alma ve bunları hasta veya yaralı kimselere nakletme konusunda bir hükme ulaşabilmek için;
Zarurete binaen, cesedin kesilmesi, organ ve dokularından bir kısmının alınmasının caiz olup olmadığı,
Hastalığın tedavisinin zaruret sayılıp sayılmayacağı (Haram ile tedavinin hükmü)
Organ ve doku nakli caiz ise hangi şartlarla caiz olduğunun bilinmesi gerekmektedir.
İslam fakihleri, karnında canlı halde bulunan çocuğun kurtarılması için ölü annenin karnının yarılmasına,
Başka yoldan tedavileri mümkün olmayan kimselerin kırılmış kemiklerinin yerine, başka kemiklerin nakline,
Bilinmeyen hastalıkların öğrenilmesi ve hayatta bulunmaları sebebiyle ölülere nisbetle daha çok şayan-ı ihtiram olan hastaların tedavilerinin sağlanabilmesi için, yakınlarının rızası alınmak suretiyle, ölüler üzerinde otopsi yapılmasının caiz olacağına,
Fetva vermişler, canlı bir kimseyi kurtarmak için, ölünün bir parçasını itlaf etmeyi caiz görmüşlerdir. Nitekim, Müşavere ve Dini Eserleri İnceleme Kurulu’nun 16.4.1952 tarih ve 211 sayılı kararında, özetle;
“...âmmenin menfaat ve maslahatı göz önünde tutularak, bilinmeyen bir hastalığın bilinir hale gelmesi, hastalığın bilinmemesinden doğacak âmme zararının önlenmesi, hayatta bulunmaları sebebiyle daha şayan-ı ihtiram olan hastaların tedavilerinin sağlanması gibi maslahat ve şer’î hikmetlerin husule gelmesini temin için, yakınlarının rızası alınarak, ölüler üzerinde otopsi yapmanın caiz olacağı ve bu gibi sebepler dolayısıyle ölüye gösterilmesi gereken hürmet ve tekrimin zevaline katlanmanın, İslamî hükümlerin bir gereği olduğu...” ifade olunmuştur.
İslam fakihleri, açlık ve susuzluk gibi, hastalığı da haramı mübah kılan bir zaruret saymışlar, başka yoldan tedavileri mümkün olmayan hastaların haram ilaç ve maddelerle tedavilerini caiz görmüşlerdir. Günümüzde kan, doku ve organ nakli ve tedavi yolları arasına girmiş bulunmaktadır. O halde, hayatı veya hayatî bir uzvu kurtarmak için başka çare olmadığında, kan, doku ve organ nakli yolu ile de bazı şartlara uyularak, tedavinin caiz olması gerekir. Nitekim, Müşavere ve Dinî Eserleri İnceleme Kurulunun 25.10.1960 tarih ve 492 sayılı kararında, “tedavileri için kan nakline zaruret bulunan hasta ve yaralılara başka kimselerden kan naklinin; başka kimselerden alınacak parçaların takılmasıyla görmeleri mümkün olduğu takdirde; hayatında buna izin vermiş olan kimselerin, ölümlerinden sonra gözlerinden alınacak parçaların bu durumdaki kimselere takılmalarının caiz olacağı...” beyan edilmiştir.
Din İşleri Yüksek Kurulu’nun 19.01.1968 gün ve 3 sayılı gerekçeli kararında ise “yalnız hayatı kurtarmak için değil, bir organı tedavi etmek, hastalığın tedavisini çabuklaştırmak için de kan naklinin caiz olduğu, tıbbi ve hukuki kaidelere riayet edilmek şartıyla kalp naklinin de caiz olacağı...” ifade olunmuştur.
Yurdumuz dışında, çeşitli İslâm Ülkelerinin yetkili kişilerince de aynı yolda fetvalar verildiği bilinmektedir.
Kurulumuzca da aşağıdaki şartlara uyularak yapılacak organ ve doku naklinin caiz olacağı sonucuna varılmıştır.
Zaruret halinin bulunması, yani hastanın hayatını veya hayatî bir uzvunu kurtarmak için, bundan başka çaresi olmadığının, meslekî ehliyet ve dürüstlüğüne güvenilen bir tabip tarafından tespit edilmesi,
Hastalığın bu yoldan tedavi edilebileceğine tabibin zann-ı galibinin bulunması,
Organ veya dokusu alınan kişinin, bu işlemin yapıldığı esnada ölmüş olması,
Toplumun huzur ve düzeninin bozulmaması bakımından organ veya dokusu alınacak kişinin sağlığında (ölmeden önce) buna izin vermiş olması veya hayatta iken aksine bir beyanı olmamak şartıyla, yakınlarının rızasının sağlanması,
Alınacak organ veya doku karşılığında hiçbir şekilde ücret alınmaması,
Tedavisi yapılacak hastanın da kendisine yapılacak bu nakle razı olması gerekir.
el-İsra Suresi , 70; et-Tin Suresi, 4
el-Hidaye, el-İnaye ve Feth’ül-Kadir 1/65; Fethu babi’l-İnaye, 1/126; Fetevay-ı Hindiye, 2/390
Cessas, Ahkamü’l-Kur’an, 1/156; İbnü’l-Arabi, Ahkamü’l-Kur’an, 1/55; Kurtubi, 2/232 ve 7/73; İbn Hazm, el-Muhalla, 7/426
Fetevay-ı Hindiye, 2/296; el-Va’yü’l-İslami, Sayı 137, Yıl 1396, Kuveyt; Istılahat-ı Fıkhiye, 3/157
Fetevay-ı Hindiye 2/390
Kimlere organ nakli yapılmaz?
Bu konuda genel bazı ilkeler olmakla beraber uygulamalar merkeze göre değişir.
ü Düzelebilir böbrek hastalığı
ü Kontrol altına alınmamış, devam eden enfeksiyon
ü Hala olan veya yakın zamanda geçirilmiş kanser hastalığı (kanser türüne göre değişir; 2-5 yıl hastalıksız süre geçirilmesi)
ü Kontrol altına alınamamış kronik enfeksiyon (tüberküloz, kemik iltihabı gibi)
ü Kontrol altına alınamamış glomerulonefrit
ü İlerlemiş böbrek dışında var olan hastalıklar
-Balon veya bypass ile tedavisi mümkün olmayan ilerlemiş koroner arter hastalığı olan hastalar
-Kalbin pompalama işlevinin ileri derecede bozulduğu hastalar
-Tedavisi mümkün olmayan çok ciddi beyin veya ekstremite(kol ve bacak) damar hastalığı
ü Devam eden ilaç veya uyuşturucu bağımlılığı
ü Tedaviye uyum sağlayamayan düzenli kontrolleri aksatan hastalar
ü Kontrol altında olmayan psikiyatrik hastalıklar
Bu hastaların dışında Hepatit C, Hepatit B ve HIV taşıyan hastalar merkezimizde değerlendirildikten sonra, organ nakline karar verilmektedir. Yine aşırı derecede şişman olan hastalar, özellikle cerrahi sonrası bazı riskler içerdiğinden gerekli klinikler tarafından değerlendirildikten sonra karar verilir.
Farklı türlerden CANLILARDAN organ nakli yapılabilir mi?
Bu konuda yoğun çalışılmasına rağmen günümüzde hala bu şekilde organ nakli mümkün değildir.
Organ naklinde kan grubu önemlimidir?
Böbrek naklinde öncelikle kan grubu uyumu aranmaktadır. Kan grubu uyumu tıpkı kan naklinde olduğu gibidir, yani O kan grubundan olanlar genel verici, AB kan grubundan olanlar ise genel alıcıdır. Rh uyumunun ise önemi yoktur.
|
Verici Kan Grubu |
||||
A |
B |
AB |
O |
||
Alıcı kan grubu |
O |
|